Karın alt kısmında ortaya çıkan fıtıklar, bireylerde en yaygın şekilde rastlanan fıtık çeşitleri arasında yer alır. Tıbbi geçmişe bakıldığında, bu bölgeye yapılan müdahaleler cerrahinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir. İlk dönemlerde oldukça ilkel yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılan bu hastalık, günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte büyük değişim geçirmiştir. Özellikle son 20-30 yılda, cerrahide minimal invazif yani daha az travmatik yöntemlerin öne çıktığı görülmektedir.
Kasık fıtığı tedavisinde ameliyat için yaygın olarak üç ana teknik kullanılmaktadır.
Bu teknikte, kişinin kendi dokuları özel dikişlerle bir araya getirilerek fıtık kapatılır. Ancak günümüzde bu yöntem oldukça sınırlı vakalarda, genellikle enfeksiyon riski taşıyan durumlarda tercih edilmektedir.
Fıtık bölgesine, vücut tarafından emilmeyen sentetik bir malzeme konur; bu malzeme karın duvarını sağlamlaştırarak fıtığın yeniden oluşmasını önler.Ameliyatta yapılan dikişler sadece bu yamanın sabitlenmesi için kullanıldığı için, işlem gerilimsiz bir onarım olarak tanımlanır ve genellikle hastalar için daha konforlu bir iyileşme süreci sağlar.
Bu modern teknikte, karın içerisine gaz verilerek alan genişletilir, kamera ve ince cerrahi aletler yardımıyla fıtık içeriye doğru itilip arkadan yama yerleştirilir. Bu işlem iki şekilde uygulanabilir:
TAPP tekniğinde karın boşluğuna erişim sağlandığından, iç organlarda hasar oluşma olasılığı nedeniyle bu yöntem çoğunlukla tercih edilmez.
TEP (Totally Extraperitoneal Onarım): Karın zarının altından yapılan bu işlem günümüzde en yaygın kullanılan kapalı fıtık ameliyatıdır. Karın içine girilmeden gerçekleştirilmesi sayesinde iç organlara zarar verme riski minimize edilir.
Klasik yöntemlerde onarım, çevredeki dokularla sağlandığı için dikişlerde gerginlik oluşabilir. Bu da hem fıtığın tekrar etme ihtimalini artırır hem de ameliyat sonrası ağrıya neden olabilir. Ayrıca geniş bir kesi gerektiğinden enfeksiyon ve sinir hasarı gibi yan etkiler gelişebilir.
Yama kullanılan açık onarımlarda ise, yabancı bir maddenin vücuda yerleştirilmesi nedeniyle enfeksiyon riski biraz daha yüksektir. Bu alanda enfeksiyon meydana gelirse, tedavinin sağlıklı ilerleyebilmesi için yerleştirilen yamanın alınması gerekebilir ve bu durum iyileşme sürecini ciddi şekilde aksatabilir. Ayrıca yamanın sinirlere baskı yapması kronik ağrıya yol açabilir.
Daha Az Ağrı: Küçük kesiler sayesinde hasta daha az ağrı hisseder, bu da iyileşmeyi hızlandırır.
Estetik Avantaj: Toplamda sadece 2-3 cm’lik kesilerle yapılan işlem, ciltte minimum iz bırakır.
Daha Az Kanama Riski: Dokuya daha az zarar verildiği için kan kaybı düşük olur.
Kısa Sürede İyileşme: Hastalar ameliyat sonrası çok kısa sürede günlük aktivitelerine dönebilir.
Düşük Komplikasyon Riski: Enfeksiyon, kanama gibi olasılıklar açık cerrahiye göre daha düşüktür.
Daha Net Görüş Açısı: Kamera desteğiyle cerrah fıtık bölgesini daha detaylı görebilir, bu da işlemi daha güvenli hale getirir.
Tekrarlama Olasılığı Daha Düşük: Kapalı yöntemle yapılan onarımlarda fıtığın tekrar ortaya çıkma riski daha azdır.
Aktif Enfeksiyon: Vücuttaki mevcut enfeksiyonlar ameliyat riskini artırabilir.
Genel Anesteziye Engel Oluşturan Hastalıklar: Kalp, akciğer gibi sistemik rahatsızlıklar tüm cerrahiler için risk faktörüdür.
Önceki Ameliyatların Yarattığı Komplikasyonlar: Geçmişteki cerrahi işlemler bölgede yapışıklıklara neden olmuşsa kapalı yöntem zorlaşabilir.
Geniş alanlara yayılmış fıtıklarda kapalı cerrahi yeterli sonuç vermeyebilir; bu durumlarda genellikle açık ameliyat yöntemi uygulanır.
Yüksek Vücut Kitle İndeksi: Aşırı kilolu bireylerde ameliyat daha riskli hale gelebilir.
İyileşme sürecinin daha kısa, komplikasyonların daha az ve hastanın günlük yaşamına dönüşünün daha hızlı olması kapalı yöntemi öne çıkaran temel etkenlerdir. Ancak her hastanın durumu farklıdır, bu nedenle uygulanacak yöntem uzman hekim tarafından hastaya özel olarak belirlenmelidir.
Copyright © 2025 Kuntay Kaplan Tüm Hakları Saklıdır