Tip 2 diyabeti bulunan ve vücut kitle indeksi 30’un üstünde seyreden bireylerde cerrahi müdahaleler tedavi seçenekleri arasında yer alabilir. Ancak tip 1 diyabetli hastalarda bu tür operasyonlar etkili değildir ve tedavi yöntemi olarak değerlendirilmez.
2016 yılında Amerikan Diyabet Derneği de dâhil olmak üzere, diyabet alanında çalışan birçok uluslararası kuruluş, tip 2 diyabetin tedavisinde cerrahi müdahalenin önemli bir rol oynayabileceğini kabul etmiştir.
Ameliyat adayı olarak değerlendirilebilmek için öncelikle beslenme düzeninde yapılan değişiklikler, yaşam tarzı revizyonları ve ilaç tedavileri gibi klasik yöntemlerin uygulanmış olması ve buna rağmen kan şekeri seviyelerinin kontrol altına alınamaması gerekir.
Genellikle beden kitle indeksi 30’un üzerinde olan bireyler, metabolik cerrahi uygulamaları açısından uygun adaylar arasında kabul edilmektedir. Obez olmayan kişilerde ise cerrahinin etkinliği oldukça düşüktür.
Metabolik cerrahi, genellikle 18 ile 65 yaş arasında bulunan hastalar için uygun görülmektedir. Bununla birlikte, 40 yaşından genç olan ve diyabet geçmişi 8 yıldan kısa süren kişilerde bu yöntemin daha etkili sonuçlar verdiği gözlemlenmektedir.
Cerrahi girişim öncesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları uzmanları tarafından detaylı bir değerlendirme yapılması şarttır. İki temel soruya yanıt aranmalıdır:
Kişinin, ameliyat dışındaki tüm tedavi yöntemlerini etkili şekilde denemiş olması önemlidir. Zira yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç kullanımı zaman alsa da cerrahi girişimlere göre daha düşük risk taşır. Bu nedenle cerrahi müdahale, yalnızca diğer yöntemlerle kan şekeri kontrol altına alınamayan hastalar için gündeme gelmelidir.
Kişinin pankreası hâlâ yeterli düzeyde insülin üretiyor mu? Çünkü ameliyat, insülin üretim kapasitesi tamamen tükenmiş hastalarda beklenen faydayı sağlamaz. Bu noktada serum C-peptid düzeyine bakılır. Değerlendirme için tercih edilen değer, genellikle 3 ng/mL ve üzeridir. Normal aralık 1,1-4,4 ng/mL’dir.
Vücut kitle indeksi 35 ile 40 arasında olup mevcut tedavi protokolleriyle glikoz düzeyi istenilen seviyeye indirilemeyen bireyler cerrahi müdahale için uygun bir seçenek olarak görülmektedir. Aynı aralıkta yer alıp kan şekeri kontrolü sağlanmış hastalar da, gerekirse cerrahiyi bir alternatif olarak göz önünde bulundurabilir. Öte yandan, VKİ’si 30 ile 35 arasında değişen ve standart tedavilere rağmen glisemik denge sağlanamayan hastalarda da cerrahi yöntemler değerlendirilebilecek seçenekler arasında yer alır. Obezite sınırının altında kalan bireyler (VKİ <30) için cerrahi müdahale uygun görülmez.
Kalp rahatsızlığı bulunan hastalarda —örneğin kalp krizi geçirmiş veya bypass operasyonu geçirmiş olanlarda— operasyon kararı dikkatli bir kardiyolojik değerlendirme sonrası verilmelidir.
Ağır böbrek hastalığı bulunanlar, diyalize girenler veya idrarda yoğun protein kaybı olan hastalar açısından ameliyat riski daha yüksektir; bu kişiler için Nefroloji uzmanlarının görüşü önemlidir.
HbA1c seviyesi %8’in altında olan hastalarda ameliyat sonrası başarı oranı daha yüksektir. Göz (retinopati), böbrek (nefropati) ve sinir sistemi (nöropati) gibi diyabete bağlı gelişen komplikasyonların ilerlemesini durdurmak adına, ameliyatın erken dönemde planlanması hastanın lehine olur.
Metabolik cerrahi, insülin rezervi tamamen tükenmiş hastalar için bir son çare olmaktan çok, bu noktaya gelinmeden önce devreye sokulması gereken etkili bir seçenektir.
Copyright © 2025 Kuntay Kaplan Tüm Hakları Saklıdır