Tip 2 diyabet, genellikle pankreasın yeterince insülin üretememesi ya da üretilen insülinin hücreler tarafından verimli kullanılamaması (insülin direnci) sonucu kan şekerinin normalin üzerine çıkmasıyla gelişir. Glikoz, hücrelerimizin temel enerji kaynağıdır; insülin ise glikozun hücrelere girişini sağlayan anahtar hormondur. İnsülinin görevini yapamaması halinde, glikoz kanda birikir ve yüksek kan şekeri seviyelerine yol açar.
Tip 2 diyabet, vücudun insülin hormonunu etkili bir şekilde kullanamamasıyla (insülin direnci) ortaya çıkan kronik bir metabolik hastalıktır. Normalde pankreasımız insülin üretir. Bu hormon, şekerin (glikoz) hücrelerimize girerek enerjiye dönüşmesini sağlar. Tip 2 diyabette hücrelerin insüline yeterli yanıt vermemesi nedeniyle kan şekeri kanda birikir ve olması gereken seviyelerde tutulamaz. Çoğunlukla 40 yaş üzeri bireylerde görülmekle birlikte, günümüzde obezite ve hareketsiz yaşam tarzının artmasıyla birlikte daha genç yaşlarda da teşhis edilmektedir.
Tip 2 diyabet, ne yazık ki genellikle sinsi bir seyir izler ve erken dönemlerde belirgin bir işaret vermeyebilir. Bu durum, teşhisin gecikmesine neden olabilir. Ancak ilerleyen süreçte veya vücudun kan şekerini daha fazla dengeleyememesiyle birlikte bazı yaygın semptomlar ortaya çıkar.
İşte Tip 2 diyabette sık görülen belirtiler:
Tip 2 Diyabetin Nedenleri Nelerdir?
Tip 2 diyabetin ortaya çıkışı genellikle karmaşık bir süreçtir ve hem genetik faktörler hem de yaşam tarzı seçimlerinin bir kombinasyonuyla ilişkilidir. Bu etkenler, vücudun insüline karşı direncini artırarak veya pankreasın yeterli insülin üretememesine yol açarak Tip 2 diyabet riskini önemli ölçüde yükseltir.
İşte Tip 2 diyabet gelişiminde rol oynayan başlıca nedenler:
İşte Tip 2 diyabetin başlıca aşamaları:
Hastalık genellikle insülin direnciyle başlar. Bu evrede, vücudunuzdaki hücreler (kas, yağ ve karaciğer), pankreasın ürettiği insüline yeterince yanıt vermemeye başlar. Yani, insülin glikozun hücrelere girmesi için çalışsa da, hücreler onu gerektiği gibi kullanmaz. Genetik yatkınlık, aşırı kilo ve hareketsizlik bu direncin gelişimini tetikleyebilir.
Hücrelerin insüline direnç göstermesi üzerine, pankreasınız kan şekerini düzenlemek için daha fazla insülin salgılar. Bu telafi döneminde kan şekeriniz normal sınırlarda kalmayı başarabilir; ancak bu durum, vücudunuzdaki insülin seviyelerinin normalin çok üzerinde seyretmesiyle mümkün olur.
Zamanla, pankreasın insülin üreten beta hücreleri, artan insülin ihtiyacını karşılamakta zorlanmaya başlar. Pankreas yorulur ve yeterli insülin üretemezken, hücrelerdeki insülin direnci de devam eder. Bu iki durumun birleşimi, kan şekeri seviyelerinin artışa geçmesine neden olur. Özellikle yemeklerden sonra veya açlık durumunda kan şekeriniz hedef aralığın üzerine çıkar.
Teşhis evresinde, diyabete özgü işaretler (aşırı susama, sık idrara çıkma, bitkinlik gibi) daha net hale gelebilir ya da hala hafif seyredebilir. Tanı genellikle açlık kan şekeri, oral glikoz tolerans testi veya HbA1c (üç aylık kan şekeri ortalaması) gibi testlerle konur.
Evet, Tip 2 diyabet, eğer tedavi edilmez veya gerektiği gibi kontrol altında tutulmazsa, vücudun pek çok sisteminde ciddi ve yaşamı tehdit edici sağlık sorunlarına (komplikasyonlara) neden olabilir. Yüksek kan şekeri seviyelerinin uzun süreli devam etmesi, damarlara ve sinirlere zarar vererek çeşitli sağlık sorunlarına neden olur.
İşte Tip 2 diyabetin potansiyel yan etkileri:
Diyabet, kalp krizi, inme, yüksek tansiyon ve damar sertliği gibi kardiyovasküler rahatsızlıkların oluşma ihtimalini belirgin şekilde artırır.
Böbrek Yetmezliği (Diyabetik Nefropati)
Yüksek kan şekeri seviyeleri, zamanla böbreklerdeki kılcal damarlara zarar verebilir. Bu durum, böbreklerin kanı düzgün bir şekilde filtreleyememesine ve atık ürünlerin vücutta birikmesine yol açar.
Gözde Görme Kaybı (Diyabetik Retinopati)
Diyabet, gözün arkasındaki ışığa duyarlı doku olan retinadaki küçük kan damarlarını etkileyebilir. Bu damarlar hasar gördüğünde kanama veya sıvı sızıntısı meydana gelebilir, bu da görme bozukluğuna ve tedavi edilmezse kalıcı körlüğe yol açabilir.
Ayak Yaraları ve Amputasyon Riski
Diyabet, sinir hasarına (nöropati) ve damar tıkanıklığına neden olarak ayaklarda hissizliğe ve dolaşım sorunlarına yol açar. Küçük bir kesik, kabarcık veya yara fark edilmeyebilir ve enfeksiyon kaparak hızla ilerleyebilir. Yetersiz kan akışı ve enfeksiyonlar nedeniyle bu yaralar iyileşmez ve ağır vakalarda ayak parmağı, ayak veya bacağın kesilmesi (amputasyon) gerekebilir.
Yüksek kan şekeri, vücuttaki sinirlere zarar verebilir. En yaygın olarak ellerde ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, ağrı veya yanma hissi şeklinde ortaya çıkan periferik nöropati görülür. Sindirim, idrar kesesi ve kalp fonksiyonlarını etkileyen otonom nöropati gibi daha ciddi sinir hasarları da gelişebilir.
Bu komplikasyonları önlemek veya geciktirmek için kan şekeri seviyelerini hedef aralıkta tutmak, düzenli doktor kontrollerini yapmak ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek hayati önem taşır.
Evet, iyi haber şu ki, Tip 2 diyabetin gelişme riski önemli ölçüde azaltılabilir, hatta çoğu zaman önlenebilir. Aşağıdaki adımları uygulayarak diyabet riskinizi düşürebilir ve genel sağlığınızı iyileştirebilirsiniz:
Diyabet riskinizi azaltmak için atacağınız her adım, daha sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmenize katkı sağlayacaktır.
Diyabet, kan şekerinin yüksekliği ile karakterize bir hastalık olsa da, Tip 1 diyabet ve Tip 2 diyabet arasında önemli farklar bulunur. Bu iki tip, hastalığın ortaya çıkış şekli, nedenleri ve tedavi yaklaşımları açısından birbirinden ayrılır.
Tip 1 diyabet, genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde başlar ve otoimmün bir hastalık olarak kabul edilir. Bu durumda, vücudun bağışıklık sistemi kendi pankreasındaki insülin üreten beta hücrelerine saldırır ve onları yok eder. Bunun sonucunda, pankreasın üretebildiği insülin kişiye yetmez. Bu yüzden, Tip 1 diyabetli kişilerin hayatlarına devam edebilmeleri için dışarıdan insülin takviyesi almaları şarttır.
Öte yandan, Tip 2 diyabet genellikle erişkinlik döneminde ortaya çıkar, ancak günümüzde genç yaşlarda da görülme sıklığı artmaktadır. Bu tip diyabette temel sorun, vücudun insülini etkili bir şekilde kullanamamasıdır (insülin direnci) veya pankreasın yeterli insülin üretememesidir (zamanla insülin üretimi azalabilir). Yani, pankreas insülin üretmeye devam etse de, hücreler bu hormona beklenen tepkiyi vermez. Tip 2 diyabetin ilk aşama tedavisinde sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri (beslenme düzeni ve fiziksel aktivite) büyük önem taşır. Hastalığın seyrine göre oral ilaçlar ve ilerleyen durumlarda insülin tedavisi de uygulanabilir.
Teşhis için başlıca kan testleri uygulanır:
HbA1c değerinin %6.5 ve üzerinde olması tip 2 diyabet tanısı koymak için yeterlidir.
Bu faktörler birlikte uygulandığında kan şekeri kontrol altına alınabilir.
Evde tedavi diyabetin günlük yönetimini kapsar. Şunlara dikkat edilmelidir:
İlaç tedavisi kişiye göre değişir. Başlangıçta oral antidiyabetikler (haplar) tercih edilir. Metformin en yaygın kullanılan ilaçtır. Eğer yeterli olmazsa, insülin tedavisine geçilir. İlaçlar mutlaka doktor kontrolünde başlanmalı ve düzenli takip edilmelidir.
Diyabet kronik bir hastalıktır ancak remisyona girebilir. Yani belirtiler uzun süre ortadan kalkabilir.
Hayır. Birçok hastada ilaç ve yaşam değişikliği yeterlidir. İnsülin yalnızca gerektiğinde başlanır.
Evet. Kontrol altına alınsa bile yaşam tarzı ihmal edilirse tekrar edebilir.
HbA1c, açlık-tokluk kan şekeri, böbrek fonksiyon testleri ve göz kontrolleri düzenli olarak yapılmalıdır.
Copyright © 2025 Kuntay Kaplan Tüm Hakları Saklıdır