Adana, kebabıyla, tatlısıyla, sıcağıyla ünlü bir şehir… ama son yıllarda başka bir istatistikle de dikkat çekiyor: Türkiye’nin en yüksek obezite oranlarından birine sahip olması.
Bu tablo sadece fazla kaloriyle açıklanamaz; kültür, yaşam tarzı ve genetik yatkınlık gibi birçok etken iç içe geçmiş durumda.
Bu yazıda, Adana halkının beslenme alışkanlıklarından yola çıkarak obezitenin neden bu kadar yaygın olduğunu ve ne zaman cerrahi müdahalenin gündeme geldiğini Doç. Dr. Kuntay Kaplan’ın tıbbi yaklaşımıyla ele alıyoruz.
Son yıllarda yapılan bölgesel sağlık araştırmaları, Adana’nın Türkiye genelinde obezite oranı en yüksek illerden biri olduğunu gösteriyor.
Bunun ardında yalnızca bireysel tercihler değil, yaşam kültürüne yerleşmiş alışkanlıklar da var.
Yemek kültürü merkezi: Adana mutfağının yağ oranı yüksek, porsiyonları bol ve karbonhidratla destekli.
Gece öğünleri: Şehrin sıcak iklimi nedeniyle birçok kişi akşam geç saatlerde yemek yiyor.
Sosyal alışkanlıklar: Misafirperverlik kültürü, büyük sofralar ve “az yedi” eleştirileri obeziteyi fark ettirmeden normalleştirebiliyor.
Hareketsizlik: Yürüyüş alanlarının sınırlılığı, araç kullanımının artması ve masa başı işler günlük enerji harcamasını düşürüyor.
Tüm bunlar zamanla kilo artışını kaçınılmaz hale getiriyor.
Adana mutfağını suçlamak kolay olurdu, ama gerçek daha karmaşık.
Sorun lezzette değil, dengeyi kaybetmekte.
Adana halkının çoğu, günlük öğünlerinde protein ve karbonhidrat dengesini yeterince koruyamıyor.
Etli yemeklerin yanında pilav, ekmek, tatlı ve gazlı içeceklerin bir arada tüketilmesi günlük kalori alımını iki katına çıkarabiliyor.
Üstelik sıcak hava, su yerine serinletici içecek tercihini artırıyor.
Bu noktada, Doç. Dr. Kuntay Kaplan, “Beslenme alışkanlıkları bir şehrin kültürüdür, ama sağlık bireysel bir sorumluluktur. Kültür değişmez, ama birey farkındalık kazanabilir,” diyerek hastalarına uzun vadeli davranış değişikliğini vurguluyor.
Diyet, egzersiz ve yaşam tarzı düzenlemesi her zaman ilk basamaktır.
Ancak tüm çabalara rağmen kilo kaybı sağlanamıyorsa, cerrahi yöntemler değerlendirilebilir.
Cerrahi müdahale genellikle şu durumlarda gündeme gelir:
Vücut Kitle İndeksi (VKİ) 35’in üzerindeyse,
VKİ 30–35 arasında olup şeker hastalığı, tansiyon, kolesterol gibi ek hastalıklar varsa,
Daha önce diyet ve egzersizle kalıcı kilo verilememişse,
Psikolojik olarak ameliyat sürecine ve sonrasına hazır olunmuşsa.
Doç. Dr. Kuntay Kaplan, her hastasında cerrahi karar öncesi detaylı değerlendirme yapar.
Kilo artışının biyolojik, psikolojik ve yaşam tarzı boyutlarını birlikte ele alarak, ameliyatın gerçekten gerekli olup olmadığını belirler.
Obezite cerrahisi, sadece kilo vermek için değil, aynı zamanda obeziteye bağlı hastalıkların kontrol altına alınması için uygulanır.
Tüp mide (sleeve gastrektomi), en sık tercih edilen yöntemdir.
Bu işlemle midenin büyük bölümü çıkarılarak hem iştah azalır hem de tokluk süresi uzar.
Doç. Dr. Kaplan’a göre, “Ameliyat bir çözüm değil, yeni bir başlangıçtır. Başarının devamı hastanın kararlılığına bağlıdır.”
Adana’nın zengin mutfağı kültürel bir hazine; ancak yanlış beslenme alışkanlıkları bu zenginliği sağlığa zarar verebilir hale getiriyor.
Obezite yalnızca fiziksel değil, psikolojik ve sosyal yönleri olan bir hastalıktır.
Kilo sorununuz varsa, kendi bedeninizi suçlamak yerine bir uzmana danışın.
Doç. Dr. Kuntay Kaplan, kişiye özel değerlendirme ve modern cerrahi yaklaşımlarla hastalarına yeni bir yaşam dengesi kazandırmayı hedefliyor.
Benzer içerikler:
Copyright © 2025 Kuntay Kaplan Tüm Hakları Saklıdır